19 Nisan 2011 Salı

Kazanmak mı dediniz? Kimsenin bir şeyi kaybettiği yok ki!


Nereden mi çıktı şimdi bu? Evet aslında ben de şimdi gecenin şu saatinde hem de yarın henüz pek de çalışmadığım bir almanca sınavına girecek olduğum gerçeğiyle yüzleşmekten kaçınırken, merak ediyorum ne yapıyorum ben böyle diye... 


Evet sınava çalışmak yerine öğrenciler vize ya da final zamanlarında kendilerine çeşitli ilginç uğraşlar bulduğu doğrudur, bu engellenemez zaten ama yine de konumuz bu değil.


İki gündür çeviri yaptığım Tintti'nin atölyesinde ben önemli bir şey öğrendim gerçekten ve yeni yeni tam anlamıyla idrak ediyorum bunu. Hayat sürekli kazananın ve kaybedenin olduğu bir yer değildir, aslında böyle bir düzen yoktur ya da olmamalıdır. Neden sürekli bir şeyler için kendimizi harap ediyoruz (tamam şimdi biraz sınavla alakalı oldu zira çalışmak istemiyorum, ama ne diye var ki sınavlar zaten, şayet bize sürekli bir şeyler yapmamız gerektiği değil de bir şeyleri gerçekten de kendimiz için yapmak istiyorsak yapmamız gerektiği söylenseydi ya da öğretilseydi böyle olmazdı zaten hiç bir şey) sürekli bir koşturmaca, yorulmaca,yarış hır gür, savaş, kavga -ki bunun illa ki tekme tokat olmasına gerek yok- içerisindeyiz de peki neden? Niye savaşıyoruz sürekli? Her şey bir şeyleri ele geçirmek midir yoksa mutluluk mudur şu hayatta? Bana sorsanız mutluluktur ki zaten ben de böyle yaşamaya çalışıyorum. Mesela arkadaşlarımla bir aradayken onlar içiyorlarsa ben içmiyorsam da sarhoş olurum doğamda var ben doğuştan sarhoşum alkole gerek yok, her şekilde eğlenebiliyorum, o yüzden de alkol kullanmam hiç bir zaman. İstediğim zaman kafamı iyi hale getirebiliyorum. Peki insanlar bu kadar kolay mutlu olabiliyorken, küçücük bir şey dahi yetiyorken kendimizi ya da başkasını mutlu etmek için, neden mutsuzluk için bu kadar uğraş var, neden sürekli bir şekilde mutsuzluğa sürükleniyoruz?


Ben çözemedim işte bunu bu saatte. Belki saat yanlış, belki zaman, belki yer ya da belki mekan. Yanlış günü de seçmiş olabilirim- ki almanca sakın üstüne alınma şekerim senin sınavının bu duygusal ana denk gelmesi ile hiç bir alakam yok ve bu duygusallığın seninle hiç bir alakası yok, o yüzden gözümün önünden bi yok ol git allasen. Hani her şey kazanmak ya da kaybetmek değil demek istiyorum. İnsanlar birlikte güzel şeyler yapabilirler, kimsenin kazanmasına ya da kaybetmesine gerek yok, dünya  böyle bir yer olmamalı, yani bunu öğrendim ben bu iki günde.Tüm insanlar bunu isterse ya da gün geçtikçe daha çok insan diğerlerini buna inandırmayı başarırsa belki de bir gün kim bilir bütün insanlar barış içinde yaşarlar, olamaza mı?


Hayal mi?
Evet hayal, ben de farkındayım bunun  ne yazık ki.
Savaşlar asla bitmeyecek
İnsanlar birbirlerini yemeye devam edecekler, birbirlerini öldürmeye, başkalarının hayatlarını çalmaya ellerindekileri almaya...
Küçümseyecekler daima bir birbirlerini, beğenmeyecekler kendilerinden başkasını.
Bunun sebebi aslında içlerinde bir şeylerin eksikliğinin olması olacak hep, ama onlar bunu inkar edecekler.
Çocuklar ölecek belki de şimdiden çok daha fazla çocuk çok da sefil ve gaddar bir şekilde öldürülecekler.
Acımayacak onlara hiç kimse, ekmeklerini alacaklar ellerinden ölmemiş olanların,
Kaçanları bulacaklar içlerinde bir gün belki de güzel bir dünyada yaşarız ümidiyle saklanmaya çalışanları bulacaklar
ve bundan vazgeçmeyecekler ta ki içinde ufacık da olsa bir umut besleyen birisi varsa onu da bulup yok edene kadar...
Bunlar olacak biliyorum.
Ama yine de umut ediyorum işte.
Suç mu?
Olsun, olayım o zaman suçlu!
Ne fark eder ki zaten ben de bu dünyadaki milyonlarca suçludan biri olayım...
Onlar için fark etmez ha bir eksik ha bir fazla.
Ya da sevinirler belki suçlu olduğuma.
Ne fark eder ki.
Bu dünyada suçlu değilsen yaşayamıyorsun nasılsa. 
Haydi hep beraber, içimizdeki umudu koruyarak, güzel günlerin geleceğine inanarak suçlu olalım.
Kim bilir belki bizim bu "suçluluğumuz" altında birleşir dünya...


Kim bilebilir ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder