18 Nisan 2011 Pazartesi

İlk Çeviri, İlk Heyecan...

Bir aydır bu günün heyecanı içerisindeydim. Nasıl yapardım, nasıl ederdim bilmiyordum ama ilk gerçek canlı çevirimi yapacaktım işte. Heyecan doruktaydı, nasıl yapacaktım ki? Yapabilir miydim ki? Kendine güvenmeyen bir halde gittim çeviriye... Kaçış yoktu, o gün gelmişti ve olan olacaktı. Belki batıracaktım her şeyi, kötü gidecekti çeviri, yapamayacaktım; belki de harikalar yaratacaktım, devleşecektim çevirimle ( abartı) :) Ama bir şeyler olacaktı, bu yaşanacaktı, bugün yarın olmasa da bir gün olacaktı ve o gün işte bugündü. Çıktık yola sabahın erkencecik vaktinde. Sabah rektörlükte eş zamanlı çeviri yapılacaktı ve bu gerçekten de çok büyük bir "challenge" dı. Arkadaşlarım nasıl yapacaktı ben dinleyemeyecek olsam da, kalbim onlarlaydı. Yaparlardı onlar, aksi düşünelemezdi bile. Yapamayan, yapamayacak olan, yapamayacağını düşünen bendim. Ben miydim yalnızca, yoksa herkes öyle miydi de haberimiz yoktu.









Daha sonra tanıştık Miss Tintti ile, O nasıl şekerlikti allahım öyle. Kucaklaştık isimlerimizin okunuşun sordu ve aynı bizim gibi de telaffuz etti.  Saatler geçti, çeviri saati gelmişti ve artık her şey an meselesiydi, kaçamazdın bırakamazdın yapacaktın işte. Önce Gülşah başladı çeviriye, yine güvensizlik diz boyuydu bende. Sonra sıra bana geldi, aman allahım o  neydi, çeviri yapmak,canlı canlı o anda, gerçek hepsi gerçek, oyun yok, canlandırma yok, önünde insanlar ve sen çeviriyorsun, bunun insana nasıl hisler hissettirdiğini anlatabilmenin bunu betimlemenin bir yolu olduğunu sanmıyorum. 3 saat süren yorucu ama bir o kadar da eğlenceli çevirinin ardından (nasıl eğlenceli olmasın oyunlar oynandı, hoplandı zıplandı) konuşmasını bitirirken Tintti, en büyük teşekkürü tercümanlarımız hak ediyor dedi ve bize sarıldı, işte o an işte o an var yaa ,inanılmazdı bir şeyleri hak etmek gerçekten tarif edilemez bir duygu. Tabi her lafımıza atlayan, öyle demedi yanlış çevirdiniz diyenler, ya da laf atanlar, kadıncağızın konuşmasında araya atlayıp saçma sapan şeyler söylemeye çalışanlar da olmadı değil. Ama acısıyla tatlısıyla sevdik biz bu işi,gönül verdik. İşte böyle de bir gündü bu ilk çeviri günüm. Her yönüyle güzeldi.

Çevirinin ardından rektörlüğe geri döndük. Kokteyle kadar 2 saat vardı ve oturup sabahtan beri devam etmekte olan ve canım Rana hocamı yiyip bitirmiş olan çeviriyi dinlemeye devam ettik biz de, O nasıl çeviridir, inanılmaz, onun gibi bir çevirmen daha var mıdır, yanına bile yaklaşabilecek bir çevirmen var mıdır bilmiyorum ama kanımca mümkün değil, çevirmenliğin bir kitabı varsa, yazarı Rana Kahraman olmalıdır.

Oturumlar sona erdiğinde, hocamızın da izniyle kokteyle katıldık. Harika bir soprano bize harika bir area konseri verdi. Ardından yedik de yedik içtik de içtik (rektörümüzün kesesine bereket :) ) ne güzel hep beraberce eğlendik. Tintti 'den Gülşah'a oğlu adına gelen evlenme teklifi de günün en ilginç olaylarındandı hani :)

Yarın yine Tintti'nin atölyesine çeviriye gideceğim, Hızımı alamdım, kim tutar artık beni. Biraz da olsa kazandığım öz güvenimle, daha güzel çevirilerde görüşmek dileğiyle ...

1 yorum:

  1. not: evimize hırsız girmeye çalıştı, bu yazıyı bunun gibi tatsız bir olayı yazarak kirletmek istemedim

    YanıtlaSil